By identifying the instrumental-anthropological perspective based on Heideggerian criticism on concerning modern technology, this conception has been illustrated as an independent and autonomous feature of technology in which, even, all oriented domination of technology has transformed human nature. What happened in the twentieth century is technology’s vast penetration into language and also architecture, which caused substitution of technology itself instead. In this sense, meaning in architecture has not been far away from the reach of technology. Accordingly, as a research problem, it was aimed to investigate the impacts of the issues emerged by technological instrumentalization on architecture in philosophical ground, in order to figure out its consequent meaning in realization. Moreover, by following Heidegger, among different philosophical perspectives on state of technology, a substantive perspective has been introduced in order to wake technological aspects of architecture, and to fill the theoretical gaps in architectural literature in this topic.
This qualitative study has mainly been considered in order to explore and describe a case through a list of mediations emerged themselves from literature review and defining an empirical phenomenological field method of inquiry and its practical implications on the case. Through implication of the field, the Royal Sun Residence complex has been chosen, in Yeni Iskele Region, Northern Cyprus. By employing the phenomenological approach, the observational field proper notes and participations of the inhabitants and the architect, were considered. Therefore, through the process of coding the material data collected, and bracketing out the
problematic research subjectivities, the two major themes as environmental universality and building machinery systems were emerged. Those have also explained deliberatively through the process of decontextualization of the environment, homogenization of space and superficiality as a reductive state of turbulence in the environment.
To sum up, this process of forming the built environment has been justified by giving the absolute value to technological ordering of the built environment. Together with, different aspects of contextual understanding of the built environment and identity of place were concerned to be reduced into an artificial framework of the technological phenomenon; in which the human autonomy is played down into a technological agent of choice through the process of building his living environment. In fact, this research has been introduced the technological progress as a mode of revealing which identifies the postmodern space and time. Furthermore, as a completion of the study for continuation of this research in future, the necessity of having ontological look was described towards building- creation of a thing- as the human act rather than representation.
Keywords: Postmodern Architectural Theory, Instrumental-Anthropological Perspective on Technology, Substantive Perspective on Technology, State of Meaning in Architecture, Empirical Phenomenology.
ÖZ:
Heidegger’ in modern teknolojiyi ilgilendiren eleştirisine dayalı olarak, teknolojinin dünyaya araçsal-antropolojik bakış açısı, bağımsız ve özerk bir özellik olarak, insan doğasını dönüştüren ve onun üzerinde hakimiyet kuran bir gerçek olarak tanımlanmaktadır. Yirminci yüzyılda teknolojinin dil ve ayrıca mimariye yaptigi muazzam tesir ile teknolojinin dil ve mimarinin yerine geçmesine sebep olmuştur. Buna göre, bir araştırma problemi olarak, felsefi açıdan mimarlıkta teknolojinin araçsallaştırılmasının mimari üzerindeki etkisini çözmek için, ortaya çıkan problemlerin sonuçlarını araştırmak amaçlanmıştır. Ayrıca, günümüzde teknolojiye farklı felsefi bakış açıları arasından Heidegger felsefesi takip edilerek, mimaride teknolojik yönleri anlamak ve bu konudaki mimari literatürde teorik boşlukları doldurmak amacıyla tözel bir perspektif tanıtılmaktadır.
Bu kapsamda, söz konusu nitel çalışma literatür araştırmasından ortaya çıkan deneysel fenomenolojik bir alan metodu ve onun ilgili pratik sonuçlarını gösteren ilişkilere yönelik bir listeleme yolu ile bir örneğin tanımlanması amacıyla düşünülmüştür. Çalışma alanı olarak, Kuzey Kıbrıs'ta Yeni İskele Bölgesi'nde Royal Sun Residence yerleşimi seçilmiştir. Bu süreçte, fenomenolojik yaklaşım kullanılarak, gözlemsel alanda uygun notlar tutulmus ve yerleşim sakinlerinin ve mimarın katılımları değerlendirilmiştir. Bu nedenle, toplanan verilerin kodlama ve araştırma öznelliklerini elimine etme sürecinde, çevresel evrensellik ve bina makine sistemleri olarak iki ana tema, çevrenin bağlamsızlaştırılması, mekanın homojenizasyonu ve indirgeyici bir durum olarak yüzeysellik nedeni ile çevrenin savrulma süreci bilinçli bir şekilde açıklanarak ortaya çıkmaktadır.
vi
Özetle, ilgili örnek yapılı çevrenin oluşturulmasindaki süreçlerin, tüm yapay bicimde gerçekleştiği, yapılı çevrenin teknolojik düzenlenişine mutlak şekilde değer verildiği doğrulanmaktadır. Aslında, bu araştırma post modern mekan ve zamanı tanımlayan teknolojik gelişmeyi tanıtmaktadır. Ayrıca, gelecekte bu araştırmanın devamına yönelik ofarak, ontolojik bakış açısı ile ve bir insan eylemi olarak yapım – nesne oluşumunun – temsil yerine kurgulanması önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Post Modern Mimarlık Kuramı, Teknolojiye Araçsal-Antropolojik Bakış Açısı, Teknolojiye Tözel Bakış Açısı, Mimarlıkta Anlam, Deneysel Fenomonoloji.