Water as an essential element in the formation and perfection of Iranian urban space,
has played a valuable role since the ancient times and some excellent examples
survived from different periods, one of which is the Safavid period (1501-1736), that
this thesis will focus. Water is inherent in the concepts, associated with all its
properties and fluidity as one of the most important elements, and induces the ability
to create a coherent combination in the dominant sense in the formation of well designed urban settlement sites. If urban space and water are combined carefully and
creatively, the impacted aesthetic quality of this mixture will be indescribable and
unlimited. Landscapes and interiors are designed with such architectural elements so
as to provide the natural needs of the occupants as well as to create beautiful
environments that could psychologically arouse a relaxed atmosphere or in another
word, sense a feeling of a paradise, which was also a common topic of Iranian
literature. Water as a source of life has a tremendous importance in ideology, cultures,
and mythologies and its role has gone beyond functional role, as a symbol of purity,
birth and beauty. In ancient Persia, water was a messenger of brightness and purity,
and was worth much. Due to its logical and indigenous nature, Iranian urban space
almost in all periods of its history, has always sought to use the facilities of
environment and water in the best possible way, and also apart from the performance
and physical needs, has always sought to introduce beauty and integrity of water for
construction. Water has shown its spiritual role in Iranian urban space, so that the water
flow is an abstract water representation in nature. Water in the gardens and the palaces
brings streams, waterfronts, rivulets, pools and fountains, and each of these, represents
the domination of human to nature. Water as a spiritual and holy element, as well as
its role as a source of life, in the beliefs of the Persians before and after Islam, and
always was the main factor in the displacement and shaping of the spaces, and
especially the Iranian Safavid gardens. This aesthetic approach was also seen in
contemporary architecture of Iran’s neighbor countries, mainly Ottoman Empire and
Indian Mughal Empire. However, it goes back to Babylons in Mesopotamia and
another far away country set up by the Ummayads in Spain, mainly the Cordoba
palaces. In Iranian-Islamic urban spaces, the use of water in all important monumental
buildings is seen indicatively and clearly.Therefore,theories related to the relationship
of urban spaces and water, which is well expressed also in literature, will be explained
from different sources in the case study selected from the well-known heritage of the
Safavid era. The findings of the focused area will also be compared with other
geographies, mainly Umayyed era, Spain and Mongol India, to understand the possible
cultural exchanges. It is well known tact that ancient settlements started near water
sources, and some of those had the chance to grow up into large cities that left their
traces in world history. The areas that lacked enough water sources somehow found
solutions to supply water to their settlements. Islamic regions gave more importance
to water, particularly for its hygienic storage purposes and in time, water became an
important concept in the urban planning. Within these context, this thesis will
introduce the historical development of water related architecture of urban spaces, in
Islamic countries and in particular Iran. However, this research will be limited to the
Safavid era (1736-1501), and in particular to the Safavid capital city, Isfahan.
ÖZ:
İran mimarisinin ve kentsel mekanların oluşumunda ve mükemmelleşmesinde temel
bir unsur olan su, antik çağlardan bu yana oldukça önemli bir rol oynamıştır. Iran’da
egemen olan devletler içinde, özellikle İslam mimarisi ve sanatının anıtsal boyutlarda
meyve verdiği ve bu tezin odaklanacağı Safevi dönemi (1501-1736)’nde yapılıp farklı
dönemlerde kısmen korunup, kısmen de değişikliklere uğrayarak günümüze kadar su
unsurunun önemli bir görsellik kattığı kent meydanları ve saray bahçeleri dünya kültür
mirasına önemli bir katkı olarak devam etmiştir. Su, tüm özellikleri ve en önemli
unsurlardan biri olan akışkanlığı nedeniyle doğal bir görsellik oluşturur. İyi
tasarlanmış kentsel yerleşim yerlerinin oluşumunda baskın anlamda tutarlı bir
kombinasyon oluşturma yeteneğini teşvik eder. Eğer mimari ve su dikkatlice ve
yaratıcı bir şekilde birleştirilirse, bu karışımın ortaya çıkardığı estetik kalitesi tarif
edilemez bir güzellikte ve sınırsız olur. Peyzaj ve iç mekanlar, kullanıcıların yaşam
alanları ile ilgili doğal ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, üzerindeki olarak rahat bir
atmosferi uyandırabilecek güzel ortamlar veya başka bir anlamda bir ortak cennet hissi
uyandıracak güzel ortamlar yaratacak şekilde tasarlanmıştır. İran edebiyatı da zaten bu
cennet bahçelerini anlatan eserlerle doludur. Bir yaşam kaynağı olarak su, ideolojide,
kültürlerde ve mitolojilerde büyük bir öneme sahiptir ve saflık, doğum ve güzelliğin
sembolü olarak işlevsel rolün ötesine geçmiştir. Eski İran'da, su ayrıca bir parlaklık ve
saflığın da belirtisi olup, çok değerliydi. Mantıksal ve olağanüstü doğası gereği, İran
mimarisi, tarihinin hemen hemen her döneminde, çevre ve su olanaklarını mümkün
olan en iyi şekilde kullanmaya çalışmış, ayrıca performans ve fiziksel ihtiyaçların
dışında her zaman yapıların görselliğini ve bütünlüğünü de artırıcı mimari elemanlar
yaratmıştır. Su, İran mimarisinde manevi bir rol üstlenmiş. böylece su doğada
akışkanlığı ile soyut bir öğer haline gelmiştir. Bahçeler ve saraylardaki sular;
akarsular, sahiller, su kanalları, havuzlar ve fıskiyeler ihtiyaçların giderilmesi yanında
görsel bir zenginlik getirmekte ve bunların her biri insanın doğaya egemenliğini de
temsil etmektedir. İslâm öncesi ve sonrası Perslerin inançlarında su, bir ruhsal ve
kutsal unsur olduğu gibi, yaşam kaynağı olarak da rol oynamış ve bahçeler.de her
zaman mekanların evriminde ve şekillenmesinde ve özellikle İran Safevileri’nde ana
faktör olmuştur. Bu estetik yaklaşım, İran’ın komşu ülkelerinin, özellikle Osmanlı
İmparatorluğu ve Hint Babür İmparatorluğu’nun çağdaş mimarisinde de görülür.
Ancak, su mimarisinin tarihçesi Mezopotamya'daki Babillere ve İspanya'daki
Emeviler tarafından, özellikle de Cordoba sarayları tarafından kurulan Iran’dan
kilometreceler uzaktaki bir ülkeye kadar uzanmaktadır. İran-İslam mimarisinde, tüm
önemli anıtsal yapılarda suyun kullanımı açıkça ve açıklıkla görülmektedir. Bu
nedenle, edebiyatta da ifade edilen mimarlık ve su ilişkisi ile ilgili teoriler, Safevi
döneminin bilinen mirasından seçilen örnek vakalar farklı kaynaklardan bilgiler
aktarılarak irdelenecektir. Odaklanılan bulgular, olası kültürel değişimleri de anlamak
için başta Osmanlı İmparatorluğu ve Moğol Hindistanı olmak üzere diğer
coğrafyalarla da karşılaştırılacak. Antik yerleşim yerlerinin su kaynaklarının yakınında
başladığı bunların bazılarının dünya tarihinde izlerini bırakan büyük kentlere dönüşme
şansını yakaladığı bilinen bir gerçektir. Yeterli su kaynağına sahip olmayan yerleşim
alanlarında, bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için su sağlamak için çözümler
üretmek zorundadır. İslâmî ülkelerinde, özellikle temiz su depolama amacıyla suya
daha fazla önem verilir ve zamanla su, şehir planlamasında da önemli bir kavram
haline gelir. Bu bağlamda, bu tez, genel olarak suyla ilgili mimarinin İslam ülkelerinde
ve de özellikle İran'da tarihsel gelişimini tanıtacak, özelde ise Safevi dönemi (1501-
1736) ve vaka takdimlerinde ele alınacak örnekler ise Safevi başkenti İsfahan yapıları
ile sınırlı olacaktır.