This thesis examines the use of strategic spatial planning as a post-modernist ideology
in the planning of contemporary cities to achieve sustainable communities. Contrary
to traditional land use planning, the strategic spatial planning approach advocates the
need for democracy and the inclusion of all stakeholders in the city to be involved in
the plan making and implementation process of a strategic spatial plan. Based on this
scope, the thesis enlightens the shift from the modernist planning approach to strategic
spatial planning and how the characteristics of the latter helped towards the
involvement of all stakeholders in the process so that democratic and just cities that
value equity and social justice are created. Accordingly, strategic spatial planning is a
social process that is enforced by a number of actors, from planning experts,
politicians, public or private stakeholders, networking through a communicative web
of liable social relations. Communicative planning allows social and cultural
interactions while enabling change during the planning process. This involves
understanding the view and influence of various stakeholders in the production of the
city and the value of incorporating them in the plan-making process. Moving from
these theoretical discussions, the research focuses on the case study of Gazimagusa,
Iskele, and Yenibogazici Masterplan (GIYMP) in an attempt to understand why
GIYMP failed to proceed to the implementation stage. The overview involves a
thorough look into the plan, how the process of stakeholder participation was managed
in the plan-making process, and how the plan implementation failed. The Delphi
method is used as an effective means of questioning experts to identify factors causing
urban plan implementation failure. The results of this investigation reveal that
communicative approaches of strategic spatial planning such as full participation and
dialogue were not utilized in the plan-making process of GIYMP, where major
benefactors of the plan failed to understand the need for a balance between the
individual's rights to the exclusive control of his land against the public interest in its
preservation.
ÖZ:
Bu tez, sürdürülebilir, çağdaş şehirlerin planlanmasında post-modernist bir ideoloji
olarak stratejik mekansal planlamanın rolüne odaklanmaktadır. Stratejik mekansal
planlama yaklaşımı, demokratik bir katılımcı sürecini destekleyerek kentteki tüm
paydaşların mekansal planın oluşumunda planlama ve uygulama sürecine dahil
edilmesini savunur. Bu kapsamdan hareketle tez, modernist planlama yaklaşımından
stratejik mekansal planlamaya geçişi ve ikincisinin özelliklerinin, eşitliğe ve sosyal
adalete değer veren demokratik ve adil kentlerin yaratılması için tüm paydaşların
sürece dahil edilmesine nasıl yardımcı olduğunu sorgulamaktadır. Buna göre, stratejik
mekansal planlama, onu ortaya koyan kent plancıları ve politikacılar ile karar
mekanizmasında etkili diğer kamu paydaşları ve kentlileri de içeren bir dizi aktörün
iletişim ağlarının etkileşime girmesiyle gerçekleşen sosyal bir süreçtir. Mekânsal
planlama sürecinde iletişimsel planlamaya yapılan vurgu sosyal, kültürel etkileşimi
mümkün kılmakta ve süreç içerisinde değişimin gerçekleşmesine imkan
sağlamaktadır. Bu yaklaşım, çeşitli paydaşların görüşlerinin ve etkilerinin kentin
üretiminde önemli olduğuna vurgu yapmakta ve onları plan yapma sürecine dahil
etmenin değerini ortaya koymaktadır. Paydaşların aktif katılım, açık diyalog, işbirliği
ve fikir birliği oluşturma yaklaşımları yoluyla plan yapma sürecine katılımı, stratejik
planlamanın önemli örgütsel özellikleridir. Bu özellikler, plan yapımının tüm
aşamalarında aktörler arasında demokratik karar verme ve işbirliğini ve ilgili taraflar
arasında dikey ve yatay etkileşimi ve koordinasyonu içerir. Bu teorik tartışmalardan
hareketle araştırma, Gazimağusa, İskele ve Yeniboğaziçi İmar Planı (GYMP) alan
çalışmasına odaklanarak plana genel bir bakış sunar ve paydaşların plan yapım
sürecine nasıl dahil olduğunu araştırır. Bu araştırmanın amacı, stratejik mekansal
planlamanın aktif katılım, açık diyalog, işbirliği ve fikir birliği oluşturma gibi
iletişimsel yaklaşımlarının GYMP'nin plan yapım sürecinde kullanılıp
kullanılmadığını değerlendirmektir. Sonuçlar plandan fayda sağlayacak aktörlerin
özel mülkiyet hakları ve kamusal yarar arasındaki dengenin korunması gerekliliği
konusunda yeterli farkındalığa sahip olmaması nedeniyle başarısız olduğunu
göstermektedir.